10 Nisan 1912’de, dünyanın en büyük gemisi olarak limandan ayrılan Titanik, sadece teknolojinin zirve noktası değil, aynı zamanda insanlığın ilerlemesini simgeliyordu. Ancak bu devasa yapının cilalı dış görünüşünün altında büyük bir zayıflık yatıyordu: aceleye getirilmiş inşaat, kötü malzeme kullanımı ve insan hataları. Titanik’in batışı, sadece bir buzdağının çarpması sonucu yaşanan trajedi değil, aynı zamanda dikkate alınmayan uyarılar ve felakete yol açan kararlarla şekillenen bir dram.
Titanik’in inşaatında kullanılan demir perçinlerin kalitesi zamanla sorgulanmaya başladı. Uzmanlar, perçinlerin basınca dayanamayarak büküldüğünü ve buzdağının çarpmasıyla birlikte geminin iç bölmelerini ciddi şekilde deldiğini keşfettiler. Geminin yapısı, göründüğü kadar sağlam değildi; kırılganlık ve zayıflık, kimse tarafından öngörülemedi.
Buzdağlarına Dikkat Edilmesi İçin 6 Kez Uyarı Aldı
Felaketten sadece birkaç gün önce, Titanik, buzdağları ile dolu bir bölgede seyrediyordu. 14 Nisan’da, gemi altı ayrı uyarı aldı. Diğer gemiler bölgedeki tehlikelere karşı dikkatli olunması gerektiğini belirten mesajlar gönderdi, ancak Kaptan Edward Smith hız kesmeyi reddetti. Çünkü hızla New York’a ulaşmak, Titanik’in inşa edilen en görkemli gemi olarak ününü pekiştirecekti. Ancak, geminin gözcülerinin bir sorunu vardı: Dürbünleri yoktu. Dürbünlerin bulunduğu anahtar kutusu kilitliydi ve erişilemiyordu. Dolayısıyla, buzdağını fark ettiklerinde çok geç kalınmıştı. Titanik, buzdağına sadece 500 metre uzaklıkta, neredeyse tam hızda ilerliyordu.
Korkunç Sona Sebep Olan O Hamle
O anki karar, felaketi tetikleyen bir başka büyük hata oldu. Gemiyi doğrudan buzdağına çarpmak yerine, gemi döndürülmeye çalışıldı. Bu manevra, geminin bir veya iki bölmesinin zarar görmesi yerine altı bölmenin delmesine yol açtı ve geminin kaderini belirledi.
Estetik Kaygılar Onlarca Kişinin Canını Aldı
Titanik’te, gemideki insanların yarısından biraz fazlası için yeterli sayıda cankurtaran botu vardı. Ancak, bu botlar yer darlığından değil, daha çok estetik kaygılardan dolayı kullanılmadı. Cankurtaran botları suya indirildiğinde çoğu boştu ve gemi personeli, tahliye işlemleri konusunda ne yapacağını bilemiyordu. 65 kişilik kapasiteye sahip filikalar, sadece 12 veya 20 kişiyle kaldırıldı. Titanik, buz gibi Atlantik sularına doğru yan yattığında, binlerce yolcu yardım çığlıkları atıyordu.
O gece, 1500’ün üzerinde insan hayatını kaybetti. Bu trajedinin arkasında sadece yetersiz sayıda cankurtaran botu değil, aynı zamanda felakete hazırlıksız yakalanan bir mürettebat ve hatalı kararlar vardı. Geminin sahibi White Star Line, trajediyi küçümsemek ve itibarı korumak için hayatta kalanların ifadelerini reddetti. Soruşturmalarda, insan hatasına yer verilmedi. Dünya, felaketin sorumlusunun sadece buzdağını gösterdiğini öğrendi. Ancak gerçek, enkazın ortaya çıkmasıyla birlikte gün yüzüne çıktı.
Titanik’in batışı, sadece bir buzdağının eseri değildi. İnsan egosunun, aç gözlülüğünün ve gururunun, yaklaşan tehlikeyi görmezden gelmesinin trajik bir sonucuydu. Felaket kaçınılmaz değildi. Ancak, insanların kör inançları ve kibiri, geminin batmasına neden oldu.
Kaynak: .abdpost.com